BATMAN – Öldürülmesinin üzerinden 26 yıl geçen Yeni Ülke gazetesi muhabiri Cengiz Altun’u anlatan annesi Türkan Altun, oğlunun Hizbullah’ın devletle ilişkisini ortaya koyduğu için infaz edildiğini söyledi. Ondan geri kalan her şeyi saklayan Altun, oğlunun gazeteciliğe nasıl bağlı olduğunu anlattı.
Haftalık yayın yapan Yeni Ülke gazetesinin Batman Muhabiri Cengiz Altun, 24 Şubat 1992’de işe giderken uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdiğinde henüz 24 yaşındaydı. Gazeteciliğinin yanı sıra Batman Yüksekokulu’nda motor bölümünde okumaya devam ederken öldürülmesine neden olan haberlerin en başında ise devletin Hizbullah ile ilişkisini ortaya koyması oldu. Politik kimlikli bir aileden geliyordu. Doğruları halka ulaştırmak için her gün koşturan Altun, gelen tehditlere de aldırış etmiyordu. O yıllar devlet organizesindeki Hizbullah’ın siyasi cinayetleri, işkence ve kaçırmaların tavan yaptığı yıllardı. Cengiz Altun cinayetiyle ilgili, 1993’te İsmail Emsen’in adı geçti. Bir yol kontrolünde İsmail Emsen ruhsatsız tabanca ile yakalandı. Altun’un Emsen üzerinden çıkan tabancayla öldürüldüğü belirlendi. Buna rağmen Emsen, ruhsatsız silah taşımaktan cezaevine girdi, kısa bir süre sonra cezaevinden çıktı ve o günden sonra bir daha izi bulunamadı.
Susurluk raporlarında Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, devletin öldürdüğü gazeteciler arasında Cengiz Altun’un olduğunu da itiraf etti. Öldürülmesinin üzerinden 26 yıl geçen Altun’un annesi Türkan Altun, “Oğlum gerçekleri yazdığı için devletin çetecileri tarafından öldürüldü. Çünkü Hizbullah’ın devlet ile ilişkisini ortaya çıkardı” diye anlattı.
‘CUDİ’NİN TEPE KÖYLERİNE KADAR GİDERDİ’
Aradan 26 yıl geçmesine rağmen oğlunu acısıyla tatlısıyla dün gibi hatırladığını söyleyen anne Türkan Altun, “Cengiz’imin bıyıkları, sakalı gülüşü dün gibi aklımdan çıkmıyor. Nasıl ki onun güzelliği aklımdan çıkmıyor ise onun öldürülüşü de dün gibi aklımdan çıkmıyor” diyerek acısının taze olduğunu dile getirdi.
Oğlunun gazeteciliği çok sevdiğini, büyük bir sorumluluk ile hareket ettiğini anlatan Altun, “Bir akşam gelip gittiği bir haberi anlattı. Hangi köye gittiğini hatırlamıyorum. Cudi tepelerinde bir köye gidiyormuş. Asker ve korucular yolları kapatmış ve gitmesine izin vermemişler. Cengiz ise inat etmiş o köye gidecek ve köylülerin sorunlarını dinleyip haberi yapacak. Silah dahi doğrultmuşlar. Kendisine silah doğrultulunca o da ‘Benim silahım yok. Bakın bu benim basın kartım. Gazeteciyim, indirin silahınızı, bırakın geçeyim’ demiş sonra bırakmışlar. İnat etmiş, sebat etmiş ve köye gitmiş. Köylüler ise bunu kucaklamış ve sarılmışlar. Bana burayı anlatırken ‘Ana öyle sarıldılar ki az kalsın düşecektim’ demişti. Sarılırlar tabi Cudi’nin tepesinde kimin aklına gelir oradaki insanlar. Bunları bana anlatırken yüzü hep gülüyordu. Ben de anlatınca gülüyor ve gururlanıyordum” diyerek, oğlunun gazeteciliğe olan tutkusuna değindi.
‘YARIN HABERİMİZ MANŞET’
Oğlunun saçı ve sakalının çoğu zaman karma karışık olduğunu söyleyen Altun, “Kendine bakmazdı. Kendisine bakacak zamanı kalmıyordu. Üstü başı düzgündü ama öyle özenmezdi. Niye baksın ki kendisine, onun bakması, görmesi gereken insanlar vardı. O gazetecilik yaparken kan dursun istiyordu. Savaş bitsin istiyordu. Bugün gerçekleri yazan tüm gazeteciler de barış istiyor. Barış istedikleri için gerçekleri yazıyor. Siz de gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyin. Bugün gerçekleri ve haksızlığı yazan her Kürt gazeteci benim çocuğumdur. Oğlum gerçekleri yazdığı için devletin çetecileri tarafından öldürüldü. Çünkü Hizbullah’ın devlet ile ilişkisini ortaya çıkardı. Cengiz’i ben gülüşü ile hatırlıyorum. Öldürülmeden bir gece önce eve gelip küçük kardeşini havaya atıyor, öpüyor, kokluyor ve ‘Yarın haberimiz manşet manşet’ diye seviniyordu. Sonra haberi manşet oldu. Ama o gecenin sabahında oğlumu, Cengiz’imi öldürdüler” dedi.
‘DOĞRULARI YAZAN UNUTULMAZ’
Anne Altun röportaj boyunca oğlu Cengiz Altun’un resmini elinden bırakmayarak aradan geçen zamana rağmen oğlunun radyo, sigara kutusu, çakmak, kalem, basın kartı, not defteri, saat ve özellikle gazetelerde çıkan manşet haberlerini sakladığını söyledi. Oğlunun objektif bir habercilik yaptığını vurgulayan Altun, gerçekleri yazmaktan bir an dahi geri durmadığını da sözlerine ekledi. Kanın durmasını isteyen anne Altun, “Kürdistanlı gazeteciler gerçekleri ve Kürtlerin maruz kaldığı haksızlığı yazmaya devam etsin ki bu savaş bitsin. Artık anneler ağlamasın çocuklar ölmesin… Bugün İstanbul’a gittiğimde dahi oğlum tüm gazeteciler tarafından tanınıyor. Arkadaşları onun yolunu bırakmadı. Zaten bırakmadığı için devlet Cengiz gibi bir çok arkadaşını öldürdü. Bugün oğlumun adı her yerde anılıyor. Kürt gazeteciler Cengiz’i unutmadı, çünkü doğruları yazan kim olursa olsun unutulmaz. Oğlumun acısı taze gülüşü de acısı da aklımdan çıkmıyor. Ama oğlum bana gururlanacağım ve başımı dik tutacağım bir miras bıraktı” dedi.
Altun, son olarak gazetecilerin yaptıkları haberler nedeniyle tutuklandığını belirterek, “Bugün belki gazeteciler öldürülmüyor ama gerçekleri yazdıkları için tutuklanıyor, haklarında davalar açılıyor. Olsun, yapsınlar, bunlar onların madalyalarıdır. O madalyaları gururla taşısınlar. Bakın bana, ben oğlumun yaptığı haberler sayesinde başım dik dolaşıyorum.”
Mezopotamya Ajansı/ Metin Yoksu